Popüler Yayınlar

12 Ağustos 2012 Pazar

Toplu Farkındalık ve Sosyal Meydan Savaşı

     Sosyal medyada gezinenler muhakkak görmüşlerdir Kony 2012 videosunu...
     Görmeyenler için bu videodan ve akıbetinden bahsedeyim biraz. Kayıp Çocuklar (Invisible Children) isimli yardım kuruluşunun hazırladığı Kony 2012 videosu "tüm zamanların en viral videosu" kabul edilmiş ve altı ünde 112 milyon kez izlenmişti. Uganda'daki çocuklardan bir ordu kuran ve onları suça iten bir gerilla lideri olan Joseph Kony'i yakalatmayı amaçlayan bu belgesel "farkındalık" oluşturmayı başardı başarmasına ama sanal alemde yakaladığı başarıyı eyleme dökme noktasında sınıfta kaldı. İşin kampanyayı sokağa taşımak ve küresel eylem yapmak kısmı internette milyonlara ulaşmak kadar basit olmadı. Çünkü anlık bir vicdan sızlaması ile "like" ve "tweet" tuşlarına dokunanlar iş Ugandalı çocuklar için sokağa çıkmaya gelince ortadan kayboldular. Belgesel popüler olmasına rağmen üçüncü videosu sadece 20 bin kez tıklandı. Sokak hareketlerine çok az kişi katıldı. Belgesel sosyal medyadan silinip gitti.... Sonuç olarak bu belgesel sosyal medya ahalisinin "pasif eylemci" ya da "pasif iyilikçi" olduğunu bir kez daha kanıtladı.
    İnsanları basit ve etkileyici birkaç görüntü ile etki altına alabilirsiniz ve onları bir tuşa basarak çocukların hayatlarını kurtaracaklarına inandırabilirsiniz. Ama eyleme geçirme noktasında o sızlayan yüreklerin dayandığı bir kök bir temel yoksa elinizde kalan bir köpük olacaktır sadece. Farkındalık uyandırmak ve eyleme geçirmek birbirinden bağımsız olarak tasarlanmaz. Önce tüm dünyayı uyarıp, daha sonra hareket etmeyi kurgularsanız başarısız olursunuz. Malum tüm dünyanın bildiği ama kılını kıpırdatmadığı bir sürü mesele var.... Demek ki mühim olan insanların fark ettiği o ilk anda somut sonuçlar doğuracak kanallar açabilmek. Anlatır ve kaybolursanız bilgisayar başındaki o varlık pelte gibi yayılmaya başlar Kony 2012 belgeselindeki gibi.
   Tamamen serbest çağrışım olarak aklıma en basitinden "Konya'da fuhşa hayır" etkinliğini facebook üzerinden planlayan arkadaşlar geliyor. Bu arkadaşlar 2012 yılının başından beri yerlerdeki ilanları topluyorlar. Grup bu eyleme başladığında üç beş kişiden oluşuyordu ama şu an 3 bin üyesi var. Tişört, ilan bastırarak, emniyet ve belediye ile işbirliği yaparak hem farkındalık sağlıyorlar hem de bizzat mücadele ediyorlar. Elbette içerik olarak Invisible Children belgeseliyle karşılaştırılamayacak iki örnek ama hedef ve sonuç açısından kıyaslanabilir duruyorlar. Biri adam toplamakla meşgulken, diğeri meydana kendini atabiliyor mesela.
    Toplu farkındalığın ve sosyal medyanın iyi planlandığında ve bir temele dayandırıldığında büyük bir güç olduğunu gösteren bir örnek vermek gerekirse Mısır intifadası iyi bir örnek olurdu. Facebook üzerinden örgütlenilen bu hareket orta doğudaki halk ayaklanmalarının ve arap baharının domino etkisi yaratacak başlangıcı oldu. Burada anlamamız gereken en büyük ders "farkındalık" oluşturduktan sonra insanları bir başına bırakmamaktır.
    Diğer yandan insanlara sorunun ne olduğu, çözümü, yöntemi, gerçekte hangi amaç için yapıldığı sağlam iletişim yollarıyla anlatılır ve eyleme çekebilmek için gösterilen yoldaki ilk adımı çoktan atmış olursanız insanlar arkanızdan yürüyeceklerdir. Eğer bilgisayar başından meydan savaşı yönetilmeye kalkılırsa "paylaşım için teşekkürler, emeğine sağlık" diyerek sayfayı çevirirler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder