Popüler Yayınlar

4 Eylül 2012 Salı

Aşka Düşmek ve Aşka Uçmak

    Hiç aşık olmayan biri aşk hakkında yazabilir mi? Bu sorunun cevabını vermeyeceğim. Konumuz bu değil. Ama kendini aşık zannedenler bu yazıya biraz kızabilirler. Veya tümüyle katılmayabilirler. Aşk, kelimesi "sarmaşık" kelimesinden türetilmiştir. Sarmaşık gibi bedeni, ruhu ve zihni sardığı için insanı hareket edemez duruma getirir. İzafîdir. Yalnızca hissedilir. Bu üç harften oluşan kelimeyi söylemeden onu tarif edemeyiz. Bu haliyle aşk, tanımlanamayan uçan cisimdir.
    Halk arasında kullanılan "aşka düşmek" sözü intiba olarak acı, keder, gözleri görmeyen, aklını kaybetmiş, pollyannacı anlamlarını çağrıştırır. Çünkü öyledir. Düşüştür. İnsan o anda olanların farkında değildir. Farkında olmamak insanın bilincini kullanamamasıdır. Farkında olan aşık olmaz; aşka uçar.
    Peki farkındalık nedir? Bunun için, konunun üstadı olan, dünyanın farklı yerlerinde 2. Mevlana olarak adlandırılan Osho'ya soralım. Ünlü "Farkındalık" kitabında farkındalık ve aşk üzerine şunları söyler:
    "Dikkatli olursan birçok şey senin onları bırakmana gerek kalmadan gider. Eğer farkındaysan aşka düşemezsin; bu durumda aşka düşmek bir yokluk belirtisidir (senin orada olmadığın). Aşık olursun ama bu düşüş gibi olmaz, yükseliş gibi olur. Neden aşka düşmek terimini kullanırız? O düşmektir; yükselmezsin, düşersin. Farkında olursan düşmek mümkün olmaz, âşıkken bile. İmkansızdır; yalnızca imkansız. Ve aşkta yükselmek aşka düşmekten tamamiyla farklı bir konudur. Aşka düşmek rüya halidir. Bu nedenle aşık insanlar diğerlerine nazaran daha fazla uykudadır, sarhoştur, rüya alemindedir; bunu gözlerinden anlayabilirsin, çünkü gözleri uykuludur. Aşkta yükselen insanlar farklıdır. Onların rüyada olmadığını görebilirsin, onlar hakikat ile yüzleşirler ve onun aracılığıyla yükselirler.
    Aşka düşerek bir çocuk olarak kalırsın; aşkta yükselerek olgunlaşırsın. Ve yavaş yavaş bir ilişki olmaktansa hayatın parçası haline gelir. O zaman onu sevmek ve bunu sevmemek yoktur, hayır; sevgisin sadece. Yakınına gelenler kim olursa olsun onlarla paylaşırsın. Ağaca bakarsın, taşı okşarsın, sanki sevgilinin yüzüne bakıyormuş, ona dokunuyormuş gibi. Sevmiyorsun; artık sen sevgisin. Bu yükselmektir, düşmek değil.
    Onun aracılığıyla yükselirsen aşk güzeldir ve aşk onun aracılığıyla düşersen kirli, çirkin hale gelir. Ve er yada geç onun zehirli olduğunun kanıtlarını göreceksin. Kölelik haline gelir. Ona yakalanmış durumdasın, özgürlüğün ezilmiş durumda. Kanatların kesilmiştir; artık özgür değilsindir. Aşka düşerek bir mülkiyete dönüşürsün; sahip olursun ve birisinin de sana sahip olmasına izin verirsin. Bir nesneye dünüşürsün ve aşka düştüğün diğer kişiyi de nesneye dönüştürmeye çalışırsın. Her ikisi birer nesneye benzemişlerdir, artık kişi değillerdir. Her ikisi de birbirine sahip olmaya çalışıyor. Sadece nesneler sahip olunabilir, kişiler asla! Nasıl bir insanı mülkiyete dönüştürebilirsin? İmkansız! Ama ikisi de sahip olmaya çalışıyor, tıpkı karı-koca gibi. O zaman çarpışma vardır, birbirlerine düşman oluverirler. O zaman birbirleri için ölümcül hale gelirler.
    Sahiplenmek... herkes sevdiğine, sevgilisine sahip olmaya çalışıyor. Artık bu aşk değildir. Aslında birisine sahip olduğunda ondan nefret edersin,onu öldürürsün. Aşk, özgürlük vermelidir; aşk özgürlüktür. Aşk, sevileni çok, daha çok özgürleştirecektir, aşk kanatlar takacaktır ve sonsuz gökyüzüne uçacaktır. O bir hapishane, hücre haline gelemez. Ama bu aşkı senbilmiyorsun çünkü sadece sen farkındaysan gerçekleşir. Sen günah olan bir aşkı biliyorsun çünkü uykudan çıkmaktır o."

    "Aşka uçmazsan kanat neye yarar?" demişti Mevlana. Biraz daha anlayabilmek ümidiyle, rahmet üzerine olsun..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder