Resimli duvarlar, sesler, kokular, ara sokaklar, görkemli binalar bir şehrin gezginde uyandıran intibalarıdır. Üstüne bir de dilini az buçuk bildiğiniz, öğrenmek için can attığınız yabancı bir ülkenin şehriyse. Kimseyi tanımadığın, hiç bir yeri bilmediğin bir şehrin dar sokaklarında yürürken görülen rengarenk dükkanlar, salınarak ürüyen ince uzun kadınlar, dar ceketli erkekler, telaşsız kendini alışverişe adamış turistler ve merdivenlerde birbiri üstünde yığılmış gençler.
Her ülkenin bir kokusu vardır. Hindistan safran kokar. İsviçre kar... İtalya'nın kokusu biraz değişiktir. Alışkın olmayan alamaz önce kokusunu. Tarihindeki zıtlıklar nötürlemiştir kokusunu. Ama biraz daha şehirlerine derinlemesine sindiğinizde ayrı ayrı hisler yaşatan kokular duyarsınız. Sokaktaki sıralanmış kahveler her zaman bir ipucu vermeye kalkışır. Faytonla gezmek her zaman güzeldir. Bazı gezginler ilk zaman çekinebilir ama bir kez yaşayınca o deneyimi hayatta bir daha unutamaz. Faytonla dolaşırken aynı zamanda gezdiğiniz şehrin tarihi üşüşüverir zihninize. Nal sesi taş binalarda her yankı yaptığında ayrı duygular hissettirir. Gezdiğiniz faytona sizden önce kimler bindi? O geçtiğiniz yollarda tarih boyunca neler yaşandı? O sokaklarda da aşklar, muhabbetler, arkadaşlıklar, tartışmalar bizim sokaklardaki gibi miydi? Kim bilir? Her yolun ulaştığı bir şehir meydanlarıyla ünlü hepsinin ayrı bir hikayesi, bir dikili taşı ve onu süsleyen heykelleri vardır. Meydanlarda dondurma yemek, bir çeşmenin başında kahve içmek o şehre daha da yakınlaştırır sizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder